This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

14 Nisan 2013 Pazar

KALPLERDEKİ MARŞ

12 Mart 1921 günü Türklüğün ve Türk Milleti’nin miladı olmuştur.Şanlı ve zorlu günlerin taçlanması,bu cesur halkın onurlanması için yazılan satırlar milli duyguyu  yükseltmiş,birlik duygusunun daha da kenetlenmesi


Türk halkı için büyük bir devrim başlamış,artık durmaksızın akacak olan çılgın Türklük varlığını ortaya koymuştur.TBMM kurulmuş,koca çınarın kökleri toprağa doğru inmeye başlamıştır.Yeniden doğuş için gerekli tüm şartlar ortadaydı.Bu doğuşu şaha kaldırmak için anlamlı,muazzam kelimeler yeterliydi.Bunun farkında olan Mehmet Akif o muhteşem kelimeleri sıralamaya başladı.


Zihninden geçen her sözcük birlikte var oluşun birer kanıtıydı.Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda derken ölümse ölüm ;yaşamsa yaşam birlikte varlık,birlikte yokluk demek istiyordu.Yazılan kelimeler sadece o güne dair söylenmiş olmamalıydı.Kara günler gelip geçecekti elbet.Yaşanılan zorluklar gelecek kuşaklara da aks etmeliydi.Gelecekte yaşanılacak her duruma karşı da anlam yüklü seslenmeliydi. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme,tanı diyen mısrayı bugün duyduğumuzda bile duygulanmaktayız.


Kimine göre melodik bir marş,kimine göre usta şair Mehmet Akif’in şiiri,kimine göre ise kelimeler bütünü olan İstiklal Marşı’mız Türk Milleti’nin damarlarında dolaşan kandır.Asla yadsıyamayacağımız bir gerçektir.Şu vatan da İstiklal Marşı’nı dinlerken duygulanmayan bir insan evladı yoktur.Biz hepimiz;Laz’ımız ,Kürt’ümüz,Çerkez’imiz,göçmenimiz hepimiz bir ağacın dalları gibiyiz.Birimiz kalın,birimiz ince ama hepimiz aynı gövde de.


Dalların birbirine değmesini,birbirinden destek almasını sağlayıp başımızda esen güçlü yel ise İstiklal Marş’ımızdır.Onun nağmesi,edasıyla duygulanır;ağlarız.Geçmişi yad edip bugünlere ulaşmanın şükrünü yaşarız.


Nasıl ki Müslümanlığın kelamı Kelime-i Şahadet ise Türklüğün kelamı da İstiklal Marşı’dır.Kader bizi marşımızdan,vatanımızdan yaşama şansından mahrum bırakmasın.Var olalım,hür olalım, birlikte marşımızın ışığı altında toplanıp demir yüreğimizle vatanımızı koruyalım.


Yasemin



KALPLERDEKİ MARŞ

Sevgili Annem

Beni karnında taşıdın aylarca,ne zorluklarla annem


Akşam olur şiddetli dakikalar başlar sevgili annem


Öğün vakti gelir,düşünürsün ne pişirecem


Tuzu az olur,şiddet görürsün sevgili annem


Beni dünyaya getirecen diye doğuma gidersin


On gün şiddet durur,sevinirsin.Sevgili annem


Sevinçler içinde beni kucağına alırsın.


Dönersin eve yine şiddet yine şiddet


Komşu evinde rahatlarsın.


Sevgiyi,saygıyı,gülmeyi orda tadarsın.


Eve dönersin,yine şiddet yine şiddet


Benim için çocuğun için katlanırsın şiddetlere.


Ne desen anlatamazsın;sevgiyi,gülmeyi,şiddetsizliği


Dışarıdan gelir,emrinde olursun.Yine yaranamazsın.


Yine şiddet yine şiddet görürsün,sevgili annem.


Geceyi gece eder.Beni uyutmak için uykusuz.


Bir yandan sesime uyanır.Yine başlar şiddet sevgili annem.


Emanet edip bırakamazsın.Yirmi dört saat gözünün önünden ayıramazsın.


Komşuya gitsen anlatamazsın.Yine şiddet sevgili annem.


Yaş geldi 40’a gel gezelim omuz omuza


Açtı şişeyi buldu kafayı.Yine şiddet sevgili annem.


Bırak şiddeti çocukluğumuzun hatırına eksik olmadı.


Gözümün önümden gitmiyor sevgili  annem.


 


Bahar ARI


 



Sevgili Annem

11 Nisan 2013 Perşembe

Sığındığım Yağmur Altları

Kayıp


Avuçlarımda


Kırık


Aynalarda hüznümü ürkütüyor


Kalabalıklar:


Camlarıma çarpan


Sinek vızıltıları.


Sessizlik bile hatta


Denk değil…


Hangi uykularda un ufak edip,


Hangi göllere savurdum


Tek taş yüzümü.


Hangi törpülerde


Talaşlandı eski telaşlarım.


Naftalin kokulu vitrin


Hatıralar denizi


Babaannemin gözleri


En ela kuytusudur


Yaz akşamlarının


Sığındığım yağmur altlarıdır


Kedi patileri


Bala batırılmış


Ekmekler


Köy havuzları


Kırlangıçlar-hacı kuşları


Kuş sapanları


Vişneler


Çürüklerim


Elma!


‘Elma’ diyorum size.


Nerdeler?


Uykularımı hızlandıran


Kalın koyu perdeler…


Yorganlar…


Ki Hint okyanusu olur bana


Babam


Serseri vardiyalarında


Çingeneler:


Annemin korku iksiridir


Bir tutam rüyalarıma kattığı


Kaybolan şehirlere akan


Kayıp


Eşyalar bürosudur


Çocukluğum:


Hatıralar denizi…


Babaannem…


Gözleri…


Unutulmuş…


Unutulan ne varsa…



Aysel BAL
Edebiyat Öğretmeni



Sığındığım Yağmur Altları

Ve Derken Hayat

Geleceğe korku,


Bugünü ara dur,


Nereye kadar,


Bugün dün olmuş çoktan.


Aynalar eskimiş.


Gözler korkak,ürkek


Derken;


Gül gibi açmış ellerde çiller.


Hey hat!


Seksenbeşindesin.


Ve


Biletin gidiş için…


 


Serap İPEK
Biyoloji Öğretmeni



Ve Derken Hayat

10 Nisan 2013 Çarşamba

Mutluluğun Sırrı

Yaşam;bazen edinilen deneyimlerin,acıların ikinci defa kullanılamayacağı kadar ilginç bir süreçtir.Her şey bir o kadar yakındır,belki de insanların karşı karşıya kaldığı olaylar sonuçları itibariyle tanımlamalarını yapamayacak kadar 


İnsanoğlu doğadaki canlıların en mükemmel olanıdır. Bazen düşünerek planlı yaşar bazen gelişi güzel bazen de salt yaşamış olmak için.Ama hedef tektir;mutlu bir yaşam sürmek.Peki mutluluk nedir?Bazen hiç tanımadığın birinin sabah karşılaşmasında günaydın demesi,bazen sevdiklerimizle vakit geçirmek,bazen doğanın o muhteşem güzelliği karşısında duyulan hazdır.Dostunun ya da hiç tanımadığın birinin acısını paylaşmaktır.Kimi zaman da karşısındaki insanı mutlu görmektir çıkarsız ve umarsız.


Hiçbir mutluluk kolay elde edilmiyor sanılır. İşte bu yüzdendir ki kolay kolay gülmüyor yüzümüz. Oysaki insanı sevmekle başlar her şey. Sevmek ama yürekten sevmek.Sevgi de mutluluk da içimizdedir.Biz bunu göremeyiz kabullenmeyiz.Mutluluğu bulduğumuz da ise hor kullanırız.Bir gün melekler insanların mutluluğu hor kullanmasından,mutluluktan sürekli şikayet etmelerinden bıkmışlar;ve mutluluğu saklamaya karar vermişler.Belki insanlar o zaman mutluluğun anlarlar diye düşünmüşler.İnsanlar mutluluğu zor bulsunlar diye Everest’in tepesine,Atlas Okyanusu’nun dibine,sigara paketine,lale bahçesine,şarap şişesinin içine saklamayı düşünmüşler.Ama hiçbir yer onlara zor gelmemiş.En son mutluluğu insanların içine saklamaya karar vermişler.İçlerine bakmak kimsenin aklına gelmez diye düşünmüşler.O gün bu gündür mutluluk insanın kendi içinde saklıymış.İşte bu yüzdedir ki mutluluk ne başkasının ekmeğinde ne başkasının evinde ne de başka bir şeydedir.Mutlu mu olmak istiyorsunuz?O zaman gözünüz hep içinizde olsun.Baktığınızda ise görmek istediğinizi bulmak istiyorsanız;sevgiyle donatın hayatınızı J.J Raussea’nın dediği gibi ”İnsan düşünmek,sevmek ve inanmak için dünyaya gelmiştir.Sizlerde mutlu olmak için sadece sevin,inanın ve düşünün.


Lütfi DEMİR
Tarih Öğretmeni



Mutluluğun Sırrı

Dolan ır Dolan

Şiirle işlenmiş mabetlerin


Mihrabıdır yalnızlık


Kaybolmayayım diye tutunduğum


İpin ucundan başlar uzak


Dibe çöken ne varsa


Çalkalayan bizi de


Dibe çöken ne varsa


Adını bilmediğimiz oyuncak


İçli bir tenhalığa çağırır


 


Nelerse tortusu


Dünyadan vareste mezarlıkların


Akustik sükunetlerin


Umacı kuytuların


Eğilip bakacaklar yüzümüze


Gün eğilip bakacak


Sahi


Bu eller ‘bende’ mi kalacak


Ödüllü kısa bir film gibi bu isimler


Gibi yaşamak


Gibi dokunduğum kuklalardan sonra


 


 


Tarihi bir kapıdan girer ‘gibi’


Eğilerek ve saygıyla


Alnımıza payanda ettiğimiz secdeler


Uladık uladık da duaları göğe


Bulamadık ,nerde


Elimiz değdi


                   Kor…


 


O gece: tedirginlik


O gece,yüksek sorulardan sarktı diye


Zarfları,mektupları


Kesilirken bir çocuk


 -Göğekesilirken-


Dolanır avuçlarımda akış,


                                       kan,


                                       yüzüm…


Yetiş


 O, Geceye Tecrit Yüzüyle Dolan


 


Ir doluyor uzaklığıma


Şimdi nerden bir yol bulsam yalnızlığa.


Arazbar biraz…


İnce,mutlu-serin


Kutsal eğriliği bir annenin.


 


 


İnsanın


Ezberlenilmez zikridir bu,


                                  Hüzün:


Baran biraz…


                    


Aysel BAL
Edebiyat Öğretmeni      



Dolan ır Dolan

3 Nisan 2013 Çarşamba

SEMAZEN

Pervaneydi sana sözlerim,ateşe yazılırdı

Adımlarım sana ulaşamayan semazendi

Aklım benden firari,sana seferiydi

Ve hiç bir niyeti kabul görmedi

Hayalperest ruhumun sendin tapınağı

Meğerse sadece hayalden ibaretmiş askın ibadeti

Bir nefeslik yer etmişim sende,sonraki nefesinde izim görülmedi

Şimdi kötü cadının ellerinde aşkın hikayesi. . .


Enes KARAKOÇ



SEMAZEN

Sonu Neye Varır Bilinmez

Gözlerimin yağışlı iklimi yüzümden okunur

Gözyaşı sellerinde kayboldu tebessüm

Ardında harabe suret

Ruhumda faili meçhul bir kasvet

Sonu neye varır bilinmez

Son perdesi nasıl oynanır bu oyunun,gücü kalır mı feryatların ?

Anlamları yüklenir mi yine cümlelerim,kervanlarını sürer mi kağıtlarıma

İlham perileri biraz daha borç verir mi ?

Yoksa hesaptan düşülür mü boş kağıtlar

Sonu neye varır bilinmez

Bir nefeslik ölümün,davetçisi her nefesim

Bu yüzdendir her nefeste tedirginliğim

Sonu bilinen bir film gibiyim

Gözlerde değil kulaklarda bitmeye esirim. . .


Enes KARAKOÇ



Sonu Neye Varır Bilinmez

Yorgunum

İçim gözyaşlarıyla dolu.

Boğulmak , tuzlu bir meze olmak şeytanın sofrasına.


Ağır denklerim yok.

Ama hep cevabı çıkmayan bir matematik sorusu olmakta ısrarlıyım.

Cevabım sorumda gizli.

Ben kimseye birşey sormadım.

Çözülmek istemiyorum ben.

Buz tutmuşken , buz sarmışken , buzlanmışken mimiklerim ,

Hiçbir şey yapmayarak donmak gibi basit bir eylem değil ki çözülmek.

İstemiyorum.

Kalsın.

Benim gibi bir kenarda dona dursun.

Bir yumrukta parçalara ayrılıp sağa sola savrulsun.

Hiçbir şey yapmadan donmak..

Hiçbir şey yapmadan bir eylemde bulunmak..

Yorgunum.

Birazda donuksu.

Bu ruhumun kamufile tutkusu…*


Eray KILIÇ


 



Yorgunum

Yanarsan Öleceğim

Güneşin doğmak batmak arasında kaldığı yerde ,

Güne geceye bir adım daha atamayacağın yerdeyim şimdi.

Nefes almayı unutmuş bir adamım ben.

Oksijenin sövdüğü , soğuğun dövdüğü o çaresiz adam.

Koşsanda yakalayamayacağın ,

Dursanda geç kalamayacağın o zamandayım şimdi.

Emin olmakta emin olamadığın ,

Nefes almakla yaşar olmadığın o andayım şimdi.


Ben felçli eliyle sana dokunan adam.

İnanırsan iyileşeceğim , düşünürsen delireceksin.

Ben evi alev alan yatalak hastayım.

Kurtarsan öleceğin , bıraksan yanacağın.

Yanarsan öleceğim…*


Eray Kılıç



Yanarsan Öleceğim