This is default featured slide 1 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 2 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 3 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

17 Ocak 2014 Cuma

Anestezi Nedir? Nasıl Yapılır?

Anestezi, Genellikle cerrahi girişimlerden önce uygulanan ve bedenin tümünü ya da bir bölümünü ağrıya duyarsızlaştıran işlem.


Anesteziye (uyuşturma da denir), uygulanış biçimine göre, bilinç yitimi eşlik edebilir ya da etmeyebilir. Anesteziyle ve anestezi yaratan maddelerle (anestezikler) ilgilenen uzmanlık dalı anestezi bilim (ya da anesteziyoloji) diye adlandırılır. Anestezi sonrasında bazı sorunlar ve yan etkiler ortaya çıkabilirse de, modern anestezi teknikleri genellikle, ağrı olmadan ve çok az ihtilatlı karmaşık cerrahi girişimler yapılmasına olanak sağlamıştır.


Anestezinin Tarihi


Anestezi uygulanmadan önce, çok az cerrahi girişim yapılıyor, yapılan girişimler de, uyuşturulmamış kişide ortaya çıkan ağrı ve şok nedeniyle, birkaç dakikalık girişimlerle sınırlanıyordu. Bu yüzden hekimler, yüzyıllar aradılar. Batıda alkol ve afyon bileşikleri kullanıldı. İnkalar deri üstüne koka yaprakları özü (kokain) sürmeyi denediler. Çinliler afyon kullandılar. Çok ender olarak da sinir köklerine doğrudan basınç ve soğuk uygulaması yapıldı. Ama bu yöntemlerin tümü yalnızca yerel etki gösteriyordu. 1846′da Boston’daki Massachusetts General Hospital’da diş hekimi William Morton’un, dietil eter kullanarak bir hastasının çenesinden ağrısız girişimle ur çıkarmayı başarması “tıpta devrim” (Crawford W. Long adlı Georgialı bir hekim de 1842′den başlayarak eter kullanmış, ancak sonuçları ancak 1849′da yayınlanmıştır) diye nitelendirildi ve yöntem hızla yaygınlaşarak, 2 yıl içinde ABD ve Avrupa’da yaygın biçimde uygulanmaya başlandı.


Genel Anestezi


Genel anestezi boyunca, uyuşturucu ilaçlar, beyni etkileyerek cerrahi uyarıya karşı ağrıya duyarsızlaşma ve bilinç yitimi yaratırlar. Hasta yalnızca verilen ilaç kesildiğinde uyanır; uyandığında da anestezi boyunca geçen olayları anımsamaz.


Solunum yoluyla verilen ilaçlar


Bazı genel anestezi maddeleri hastaya solunum yoluyla verilir. Bu maddeler gaz ya da uçucu sıvılar olabilir. Anestezi gazları hastaya verilmeden önce, ölçülen oranlarda oksijenle karıştırılırlar. Anestezi sıvılarıysa buharlaştırıcılar içine yerleştirilir. Solunum yoluyla verilen maddelerden yalnızca ücü (nitröz oksit, halotan ve enfluran) yaygın biçimde kullanılır. “Gülme gazı” da denen nitröz oksit, 1799′da İngiliz kimyacı Sir Humphrey Davy tarafından bulunmuştur. Tek başına kullanıldığında hastaların çoğunda anestezi oluşturmaz; ama bazı başka anestezi maddeleriyle karıştırılıp verilebilir. Yan etkileri çok azdır: Soluk alamama; oksijen yitimi. 1956′dan başlanarak anestezide kullanılan halotan (Fluothane) daha güçlüdür ve tek başına kullanılabilir. Ancak, genel anestezinin niteleyici yan etkilerini oluşturma olasılığı daha yüksektir: Öldürücü olabilen karaciğer iltihabına (halotan hepatiti) yol açabilir. 1972′de kullanılmaya başlayan enfluranın (Ethrane) özellikleri ve yan etkileri halutanınkilere benzer; buna karşılık karaciğer iltihabına yol açmaz. Yalnız, derin anestezi sırasında, beyindeki elektrik etkinliğini yüksek tutar; nitekim, bazı hastalarda beyin elektroları sara etkinliği kaydetmiştir. 1981′de kullanılmaya başlanan isofluran (Florane), halotan ve enflurana benzer özellikler gösterir.


Damar içi ilaçlar


Bazı genel anestezi ilaçları, damar içine verilirler. Tiopental (Pentotal), tiamilal (Surital) ve metoheksital (Brental) gibi barbitürik asit türevleri (barbitüratlar), anesteziyi hızlı başlatmaları (30-90 saniye) nedeniyle yaygın biçimde kullanılırlar. Yalnız etkileri kısa sürede (5-10 dakika) geçtiğinden, yalnızca kısa süreli cerrahi girişimlerde ya da anesteziyi başlatmak (sonra başka ilaçlarla sürdürülür) için kullanılırlar. Nitröz oksit, narkotikler ve kas gevşeticilerle birlikte kullanılmaları, birçok cerrahi girişim için yeterli anestezi oluşturabilir.


Bir yatıştırıcı olan diazepam (Valyum), damar içine yüksek dozda verildiğinde anestezi oluşturabilir. Barbitürik asit türevlerine göre dolaşım ve solunum üstünde daha az etki gösterir; bilinç yitimi oluşturmak için gereken diazepam dozu, hastadan hastaya değişir. Bir genel anestezi maddesi olmadığı halde ketamin de bir çok anestezi sisteminde (özellikle kısa süreli girişimlerde) kullanılabilir. Ama verildiği erişkin hastaların % 10-15′inin bilincini tam olarak yitirmediği ve çoğunlukla rahatsız edici düşler gördükleri kaydedilmiştir.


Modern anestezi uygulamasında, önemli iki ilaç grubu daha vardır. Bunların birincisi, morfin, meperidin (Demerol), fentanil gibi uyuşturucu ilaçları içerir. Bu ilaçlar anestezi ilacı değil ağrı kesicidirler; ama anestezi ilaçlarının etkilerini, artırırlar. İkinci grup, sinirden kasa uyarı geçişini önleyen süksinil kolin, d-tubokürarin, gallamin ve pankuronyum gibi kas gevşeticileri içerir.


Anestezi etkisi


Anestezi maddelerinin, çok yönlü etkileri ve merkez sinir sisteminin karmaşık yapısı nedeniyle, genel anestezi maddelerinin etki mekanizmalarını açıklamak güçtür. Bu konuda klasikleşmiş birçok kuram vardır. Etki yeri, temel birimi nöron (sinir hücresi) olan beyindir. Anestezi sırasında, sinir hücreleri arasındaki birleşme yerlerinde iletimin azalması, nörofizyolojik kuramların dayanağı olmuştur. Son araştırmalar da, beyinde özgül bağlanma yerleri bulunabileceğini düşündürmektedir. Biyokimyasal kuramlara göreyse, anestezi maddeleri sinir hücresi içinde enerji üretimini kısıtlamakta, dolayısıyla da uyarı oluşturma yeteneklerini azaltmaktadır. Yakın dönemde bu iki kuram birleştirilerek, enerji üretimindeki azalmanın, metabolizma yollarını kilitlediği, bunun da Caba gibi sinirlerin birleşme yerlerinde iletimi azaltan belirli bazı bileşiklerin üretiminde artışa olanak verdiği öne sürülmüştür. Birçok başka kurama göreyse, anestezi melekülleri sinir hücrelerinin zarlarını etkilemekte, hücre zarlarında çözünen anestezi maddesi molekülleri, zar lipidlerinin ya da proteinlerinin düzenlenmesinde değişikliklere yol açmakta, bu da zar dışına iyon akımını keserek, sinir uyarı iletimini önlemektedir.


Genel anestezi maddeleri, beynin kimyasal bildirileriyle etkileştikleri için, ameliyathanenin soğuk olması, beynin kaslara baskılayıcı uyarılar yapmasına bağlı olarak “titreme refleksi’lne yol açabilir. Denetim altına alınmazsa, ameliyat sonrasında bu tür titreme, bazen ciddi sonuçlar doğurabilir.


Yerel Anestezi


Genel anesteziden farklı olarak yerel (lokal, bölgesel) anestezi, bedenin yalnızca bazı bölümlerini etkiler. Hastanın girişim sırasında bilinci yerindedir; sonradan ameliyathaneyi anımsar; ancak girişim sırasında ağrı duymaz. Yerel anestezi oluşturmak için kullanılan ilaçlardan, sık kullanılan prokain (Novakain), tetrakain gibi maddeler kanda metabolize edilebilirler; etki süreleri, karaciğerde metabolize edilen lidokain, bupivakain ve etidokain yerel anestezi maddelerine göre daha kısadır. Lidokain gibi bazılarıysa, mukoza zarlarından emilirler ve ağız, yutak, burun ya da öbür mukoza zarlarının iç yüzlerini uyuşturmada kullanılabilirler.


Yaygın biçimde kullanılan dört ana yerel anestezi yöntemi vardır: Enfiltrasyon anestezisinde, anestezi maddesi cerrahi girişimin yapılacağı bölgeye sinir veren ana sinirlerin yakınına iğneyle verilir. Bu yöntem diş çekiminden önce diş hekimleri tarafından ya da el ya da kol girişimlerinden önce yaygın biçimde kullanılır. Omurilik yoluyla anestezide, az miktarda yerel anestezi maddesi omuriliğin, içinde beyin-omurilik sıvısının bulunduğu örümceksi zar altı aralığına verilir ve omuriliğe giren sinir köklerini uyuşturur (bu yöntem bedenin alt yanıyla ilgili cerrahi girişimlerde kullanılabilir). Epidural anestezi ve kuyruk sokumu anestezisi, omuriliğin en alt bölümüne anestezi maddesi vermeye dayanır; daha çok doğum sırasında kullanılır.


Yerel anestezi maddeleri bazı ihtilaflara yol açabilirler. Sözgelimi, omurilik yoluyla anestezi ya da epidural anestezi, kan damarlarının normal denetimini engelleyerek, atardamar basıncı (tansiyon) düşmesine yol açabilir. Anestezi maddesinin damara çok yakın ya da çok yüksek dozda verilmesi, kan düzeyini yükselterek, beyinde çeşitli etkiler doğurabilir: Önce sayıklama ve sersemlik durumu geliştir; bunu yön belirleme bozukluğu ya da uyuklama izleyebilir. Kan düzeyi yüksekliğinin sürmesi, bilinç yitimine neden olur.


Diğer Yöntemler


Bazı kimyasal olmayan yollarla da anestezi oluşturulabilir. Bunların en tanınmışı, hipnozdur; ama hipnoz, hastaların ancak küçük bir yüzdesinde büyük cerrahi girişimler için gereken derinlikte kendinden geçme durumu yaratabilir. Daha çok, küçük girişimler için ya da girişim öncesinde hastanın ameliyata hazırlanması için yararlı olabilir. Akupunkturun da bazı hastalarda cerrahi girişimin gerektirdiği ölçüde anestezi yaratabildiği kaydedilmişse de, hangi hastada etkili olup, hangisinde olmayacağı önceden kestirilemez.



Anestezi Nedir? Nasıl Yapılır?

16 Ocak 2014 Perşembe

15 Aylık Bebek Gelişimi

15 Aylık Bebeğiniz Şunları Yapabilir


Bebeğiniz büyük ihtimalle yürümektedir. Unutmayın hala öğrenme aşamasındadır, sık sık düşebilir ama izin verirseniz ayağa kalkmayı başarır. Yürüyebildiği için, koşmaya çalışır. Geri geri yürür. Eğilerek istediği herhangi bir şeyi alabilir.

Bir bebek için zor olan hareketleri yapmaya çalışır. Raftan bir kitap alıp sayfalarını karıştırabilir. Telefonla konuşur gibi yapabilir. Sizi taklit eder. Bunları oyuna dönüştürür.


Basit komutları anlar ve yerine getirir. Küçük bir bardaktan içebilir. Kalemle çizgiler çizebilir.


Dört ile altı arası kelime söyler. Kelimeleri beklenenden azsa endişelenmeyin, bebeklerin çoğu, özellikle de erkek bebekler, ikinci yaşın ortasına doğru konuşabilirler.


İstediği bir şeyi işaret ederek gösterebilir. Top oynar. Sakladığınız bir oyuncağın yok olmadığını bilir ve tekrar çıkarıldığında hatırlar.


Televizyon ve Öğrenme


Televizyon iyi bir bebek bakıcısı değildir. Televizyon seyretmek çocuğunuza ihtiyacı olan kas egzersizini sağlayamaz. Onun araştırmasına ve aktif bir öğrenici olmasına şans vermez. Onunla birlikte televizyon seyretmiyorsanız yalnız kalır. Bu durum da otizm ve benzeri bozukluklara davetiye çıkarır.


Bazı aileler çocuklarının sessiz kalmasını sağlamak için onların televizyon seyretmesini tercih ederler, bu  durum da çocuklarda bağımlılık yapar. Yaşları ilerledikçe oturup saatlerce televizyon seyreden çocuklar haline gelirler ve daha da önemlisi onları oynamaktan ve arkadaş edinmekten alıkoyar. Çocuğunuza bir iyilik yapın ve televizyonu kapalı tutun.


Bebeklerde Zehirlenme


Zehirlenmeler genel olarak çocuklar küçük iken meydana gelir. Bu dönemde etraflarındaki her şeye çok meraklıdırlar, fakat daha neyin zararlı olabileceğini öğrenmemişlerdir. Birçok bahçe ve ev bitkisi yenildiği takdirde zehirli olabilir. Bazı bitkiler kusmaya neden olurken, diğerleri çocuğun kalp atışında, vücut ısısında ve bağırsak hareketlerinde değişikliğe neden olabilirler. Evinizin içindeki ve etrafındaki bitkileri mutlaka araştırıp, ne gibi sakıncalar doğruabileceğini öğrenin. Tüylü yaprakları, sütlü ve özsuyu olan veya dikenli yaprakları, meyveleri ve tohumları olan bitkilere dikkat edin.

Dolayısı ile evinizde zaman zaman emniyet kontrolleri yapmanız gerekir. Zararlı her şeyin kilitli veya çocuğunuzun ulaşamayacağı yerlerde olmasına özen gösterin. Yeni yürümeye başlayanlar tırmanmayı öğrenmeye başladıklarında daha önceleri yetişemedikleri dolapları açmayı becerebilirler.

Acil yardım numaralarını el altında bulundurun. En yakın zehirlenme kontrol merkezinin, doktorunuzun ve diğer acil servis hizmetlerinin telefon numaralarını evde telefonunuza yakın bir yerde asılı bulundurun ya da hafızaya, cep telefonunuzun sık kullanılanlarına ekleyin. Eğer çocuğunuz acil bir müdahaleye tabi tutulacaksa, çocuğunuzun yuttuğu maddedenin kutusunu beraberinizde doktora veya hastaneye götürmeyi unutmayın. Doktora giderken, ilacı saat kaçta içmiş olabileceği, kutuda ne kadar vardı gibi bilgileri de sizden isteyebilirler.

15 Aylık Bebeğinizin Gelişimini Nasıl Destekleyebilirsiniz?


Ona uzuvlarını öğretmeye devam edin. Artık onları gösterebilir.

Oyunları anne babayı taklit üzerine kuruludur. Ona yaptığınız her şeyi açıklayın ve sizi taklit etmesine izin verin.


Bırakın giyinirken size yardım etsin. Kollarını sokmaya çalışır ve elini uzatır. Ona neler yaptığınızı anlatın, “kolunu uzat bakalım, evet oldu tatlım” gibi.


Ona renkli kitaplar alın ve kitaplarla tanışmasına yardımcı olun. Bir rafa sadece onun kitaplarını yerleştirin. Kendi kendine alsın, incelesin ve yerine koysun. Birlikte okuyun, resimlerine bakın. Sorular sorarak onun da katılmasını sağlayın. “Kedi nerede? Evet burada, kedi ne yapar? miyav, evet bildin bebeğim” gibi.




15 Aylık Bebeğinizin Davranış Gelişimi



Onunla ilgilenilmesini ister ve ilginizi çekmek için gülümser, kahkaha atar, ağlar ve bağırır.


İnatçılık başlamıştır. İstediğiniz şeyleri reddedebilir. Parktan ayrılmak istemeyebilir. Bu dönemde en sık kullandığı kelime“hayır” olabilir. Sınırları zorlamayı sever.


Üzerini kirletmesine, döküp saçmasına izin verin. Hayır’ları daha önemli şeyler olan düşmek, canını yakmak gibi durumlar için kullanın.


Bebeğiniz bu aylarda bazen duygularını kontrol edemeyebilir ve mesela arkadaşını ısırabilir. Bu gibi durumlarda, sakinliğinizi koruyarak önce ısırdığı çocukla ilgilenin. Ne yaptığını anlaması için onu ısırmak gibi bir davranışta bulunmayın. Bu ona zaman zaman ısırmanın doğru olduğu fikrini verir. Bunu yerine “ısırmak yok” demeniz yeterli olur.



15 Aylık Bebek Gelişimi

Nöroşirürji Nedir?

Nöroşirürji Nedir?


Sözlük anlamına bakacak olursak Nöroşirürji kelimesi Nöron ve Şirürji’den türetilmiştir. “ŞİRÜRJİ kelimesi” yaraları iyi eden’ anlamına gelir. Nöron latince kökenli olup sinir hücresi demektir. Buradaysa genel olarak sinir sistemini anlatmak için kullanılır. Nöroşirürji kısaca sinir sistemi cerrahisidir.


Nöroşirürji;


  • beynin ya da omurilik dokusunun içinden kaynaklanan veya ona dışarıdan basarak sorun oluşturan tümörlerin,

  • beyin dokusunu ya da omuriliği besleyen damarların anevrizma (balonlaşma), arteriovenöz malformasyon, kavernom gibi rahatsızlıklarının, karotis stenozu dediğimiz boyun damarlarındaki darlıkların,

  • doğumla birlikte olan meningomyelosel gibi sinir sisteminin oluşumu sırasında gelişen rahatsızlıkların,

  • hidrosefali adı verilen ve kabaca beyin boşluklarındaki sıvının miktarının artışının,

  • bel fıtığı başta olmak üzere her türlü omurga hastalıklarının,

  • kafa ve omurilik yaralanmalarının,

  • beyin damarlarının tıkanıklıklarının,

  • beyin kanamalarının cerrahi tedavisi ile ilgilenir.


Nöroşirürji Nedir?

Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?

Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze  kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.


Piramit şeklindeki yapılar sadece  Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.


Gize_PiramitleriDünyadaki Önemli Piramitler:


  • Keops Piramidi (145,75 metre)

  • Mikerinos Piramidi(66,5 metre)

  • Kefren Piramidi (143,56 metre)

  • Sakkara Piramidi (63,17 metre)

  • Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)

  • Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)

  • Dahahur Snefru P. (103,95 metre)

  • Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)

  • Uxmal Tapınağı (Meksika)

  • Teotehuacan (Meksika)

  • Tiahuanaco (Bolivya)

  • Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)

Piramit Nedir?

Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrikşekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerindemühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.


Piramitlerin Tarihçesi
Bent_piramidiPiramitlerin firavunun mumyası ile onun değerlihazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamakamacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veyahazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapımaşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.


Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıyakavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.


Piramitleri Kimler İnşa Etti?

Önceleri piramitlerin Mısırlı köleler tarafından yapıldığı düşünülmekteyken 1990 yılında birturistin bindiği atın ayağı bir çukura düşer ve bu çukur gizemli bir mahzene açılır. Burası piramit yapımında çalışan işçilerin ustabaşı olan kişinin mezarıdır. Kubbeli mezar olarak da bilinen mekan, duvarları işlemeli ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Böylesine güzel bir mezarın işçi sınıfındaki birisine yapılması, çalışanların esir olmadığının göstergesiydi. İşçilergündüzleri çalışıyor ve geceleri buradaki köylerde bulunan evlerine gidiyordu. Daha sonra bu bölgede yapılan kazılarda 250’den fazla farklı mezar daha bulunmuştur. Ustabaşınınçevresindeki mezarlar seçkin işçilerin mezarlarıyken normal işçiler biraz daha uzakta toplu halde bulunmaktaydı.


Ölen herkes için bir mezar yapılmakta olduğu anlaşılan bölgedeki kazılarda mezarlarıngirişlerinde işçilerin statülerini gösteren hiyeroglif yazılar bulundu. Bu yazılarda “mezar inşaatı denetçisi”, “mezar inşaatı yöneticisi” gibi ibareler yazmaktaydı. Ayrıca bu mezarlarda işçilerin minyatür heykelleri ve sanat eserleri de yer almaktaydı.


piramitler2Yaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı bölgedeki iskeletler incelendiğinde omurganın inanılmaz bir yüke maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Omurgaya binen aşırı yük buradaki taş taşıma işleminin güçlüğüne işaret etmekteydi. Bu kadar özveri ve emekle ortaya çıkan piramitlerin yapımı için binlerce işçi bu bölgedeki şehirlerde yaşamaktaydı. Yapılan kazılarda evler, fırınlar, çömlekler gibi birçok tarihi eser bulunurken duvarlardaki hiyerogliflerde nasıl ekmek yapıldığı ve içecek hazırlandığı gibi detaylar resmedildiğinden dönemin şehir yaşamı hakkında fikir edinmek de mümkün olmuştur.


Gize piramitlerinde 15 milyondan fazla kireç taşı kullanıldı. Bu taşlar piramitlerden 300 metre uzaktaki bir taş ocağından çıkartılmış ve yine burada kesilip işlenerek hazır hale getirilmiştir. Kazılarda bu bölgede taşların kesilmesi için gerekli olan oluklu platformlar bulunarak etrafı kazılmaya devam edilmiş ve dev bir taş ocağının enkazı ortaya çıkartılmıştır. Taş ocağından çıkartılan taş miktarı piramitlerde kullanılan miktarla örtüşmekteydi. Ayrıca piramitlerin yapımında kullanılan taş rampalar kil ve kireç taşı tozunun karışımından oluşan bir çamurla sıvanmıştı. Bu yöntem çok dayanıklı ve sert bir yapı oluştururken, ufak bir keski darbesiyle de kolayca koparak çözülebilmekteydi. Taş ocağı bulunduğunda içi bu rampanın enkazı ile doluydu.


keopsungemisi1954 yılında Keops piramidinin güney ucunda bir kubbe bulundu ve kalıntılar incelendiğinde burada bir geminin yatmakta olduğu anlaşıldı. Bu gemi, Mısır Firavunu Keops’un gemisiydi ve 13 sene süren yoğun çalışmanın ürünü olarak tüm parçalar birleştirilerek müzede sergilenmeye başlandı. Yılda 300.000 kişinin ziyaret ettiği müzede tamamı sedir ağacından yapılmış dünyanın en eski gemisi gururla sergilenmektedir. Daha sonraları benzer şekilde diğer firavunlar için yapılmış bir kardeş gemi daha bulundu fakat bu gemi zarar görmemesi ve tarihi değerini kaybetmemesi için bulunduğu odadan çıkarılmadı.


Firavunların mumyaları bir mağara içerisindeki gizli bir mezarlıkta bulunmuştur. O dönemin mumyalama tekniği sayesinde binlerce yıl sonra bile hala yüzleri tanınabilir şekilde kalan 40 kadar mumya çıkartılmıştır. Mumyalama işleminin nasıl yapıldığı bu mezarlıkta duvarlara çizilen hiyerogliflerden anlaşılmaktadır. Sadece karın bölgesine bir elin girebileceği kadar açılan ufak kesikten bütün organların çıkarıldığı ve içinin özel baharatlar ve yağlarla sıvanarak doldurulduğu gösterilmekteydi. O dönemin insanları öldükten sonra tekrar dirileceğini düşünüyordu ve tüm parasını mumyalama işlemi için  saklıyordu. Çünkü dirildikten sonra bedenlerine ihtiyaçları olacaktı. Bu nedenle bir kişi ne kadar zenginse öldükten sonra o kadar iyi korunacak demekti. Çok pahalı olan mumyalama işlemi sadece önemli kişilere ve zenginlere yapılırken, yoksul insanlar toplu mezarlara gömülmekteydi.


Piramitler Nasıl İnşa Edildi?
keopsuniciİnşa edilen en önemli piramitler Gize Piramitleri’dir ve Mikerinos, Kefren ve Keops ismindeki üç pramitten oluşur. Gize Platosu’nda bulunan bu piramitlerin en büyüğü ve en gizemli olanı Keops piramididir.


Keops piramidi 20 yıl içinde 150 metre yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2.5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam ağırlığı 5.5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her iki buçuk dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde bu piramidin en anlaşılmaz yönlerinden biri nasıl inşa edildiğidir.


Hayranlık verici bir orantıya sahip olan yapı, gizemini taşların suskunluğuna bırakmıştır. 51°51’ 14” eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin binde bir oranında bile şaşması durumunda piramit en tepede düzgün birleşemezdi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans olarak görülmektedir. Ama bundan 4500 yıl önce inşa edilen piramitlerde tepe noktası kusursuzca birleştirilmiştir.


blok_tasima


rampaMilyonlarca taş nasıl olup da 140 metreyi aşan yüksekliklere kaldırılabilmiştir? Bunun için taş bloklardan yapılma büyük rampalar kullanılmıştır. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65’i tamamlandıktan sonra 43 metre yüksekliğe ulaşır ve bu noktradan sonra ne kadar etkili olduğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin iki katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmiştir.


tasimaPiramit iki aşamada inşa edilmektedir. Birisi piramidin inşası diğeri ise kral odasının inşasıdır. Kral odası piramit tabanından 43 metre yukarıda bulunmakta olup içerisinde dış ortama açılan hava kanallarının bulunması ve tavanında 60 tonu aşan düz bloklarının kullanılmış olması açısından hayranlık uyandırıcıdır. Tanesi 15 ton olan bu taş blokların nasıl taşındığı ise, kralın odasına giden geniş yolda(büyük galeri) gizlidir. Burada karşı ağırlık mekanizmasıyla çalışan bir sistem bulunmaktaydı ve halatlarla birleştirilmiş olan bu terazi mekanizması sayesinde bloklar istenilen yüksekliğe rahatlıkla kaldırılırdı.


Taşlar istenen yüksekliğe kaldırıldıktan sonra koyulması gereken yere götürülmek üzere 10 kişilik insan grupları tarafından piramidin kenarlarındaki tüneller içerisinde çekilirdi. Eğer bir köşe dönülecekse piramidin açık tünel uçlarında resimde gösterilen biçimde yine bir terazi sistemiyle kaldırılarak yön verilir ve diğer yöne gidecek raya oturtulurdu. Daha sonra bu tünelde de 10 kişilik grup tarafından gereken yere kadar çekilerek götürülürdü. Taşlar çekilirken oluşan sürtünme kuvvetini azaltmak içinse, çamur ve su kullanılırdı.


Piramit yüzeyi önceleri şu an olduğu gibi basamaklı bir yapıda değildi. Keops piramidi 45 asırlık varolma sürecinde üstten 10 metre kadar aşınmıştır. Yüzeyin üçgen şeklindeki basamak araları özel bir kireçtaşı çamuruyla kaplanarak doldurulur ve pürüzsüz, parlak bir görünüm alırdı. Özellikle son 20 senede piramitler geçtiğimiz 400 seneden daha fazla hasar görmüştür. Gerek güneş ışınları gerekse iklim şartları gibi etmenler piramitlerin varlığını her geçen gün daha fazla tehtid etmektedir.


Piramitlerin Gizemi Nedir?

İngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;


- Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.


-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.


- Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.


- Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.


- Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.


- Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.


- Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.


Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;


- Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.


- Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.


- Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.


- Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.


- Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.


- Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.


- Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.


- Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.


- Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.


Sfenks Heykeli

Gize piramitlerinden Kefren piramidini koruması için yapılmış olan dev bir köpek heykelidir. 70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks, çakal kafalı Anubis’in heykelidir. M.Ö 2520 yılında yapılmış olan heykel tarih boyunca Nil nehrine bakarak, nehir yoluyla gelenleri karşılamaktadır.


Sfenks heykeline Mısır’ı işgal eden Hiksos’lar tarafından büyük zarar verilmiştir. Daha sonra ülkede düzenin sağlanmasıyla beraber dönemin kralı tarafından yüz kısmı değiştirilerek firavunun(Mısır Kralı) sureti yaptırılmıştır.



Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?

İnsan Gözü Kaç Megapikseldir?

Öncelikle şunu belirtmekle başlamak istiyorum, insan gözü analog biryapıdır ve dijital bir terim olan piksel boyutuyla ölçülmesi tam olarak mümkün değildir. Beyindeki görmemerkezi gözlerden gelen ışık bilgisiniaynen bir film perdesi gibi algılayamaz. Beyin gelen ışık bilgisiniyorumlayarak görüntü oluşturur. Bugörüntü gözden beyne giden sinir hücrelerinin yani nöronların hızınabağlı olarak sürekli yenilenir.


Örneğin bunu FPS(frame per second) değeri olarak göz önüne alırsak, bir video filmindeki 30FPS değeri gözümüzün görüntüyü tümüyle akıcı olarak görmesi için yeterlidir. Fakat buolay, insan gözünün 30FPS olduğu anlamına gelmez. İnsan gözünün de belli bir eşik değeri vardır ve o değerden daha hızlı geçen bir cisme baktığında onun hareketini yakalayamaz ve hiçbirşey geçmemiş gibi görür. Günümüzde kullanılan yüksek çekim hızına sahip kameralarkullanılarak bir merminin hareketi milisaniye mertebesinde rahatlıkla incelenebilmektedir.


İnsan gözünün hızı için basit bir test yapabiliriz. Öncelikle CRT(tüplü) bilgisayar monitörünüzün dikey tarama frekansını 60 Hz’e getirin. Bunun için, masaüstüne sağ tıklayıp özellikler > ayarlar > gelişmiş > monitör sekmelerini takip edip Hz ayarlarına ulaşabilirsiniz. 60 Hz’e getirdikten sonra ekrana 30cm mesafeden bakarken, monitörün yan tarafında bir nesneye odaklanın ama göz ucuyla da monitörü görün. Normalde düz bakarken hissetmediğiniz ekran yenilemesinin nasıl yukardan aşağıya taranarak sayfa sayfa geçtiğini bu şekilde farkedeceksiniz. Eğer normal bakarken de 60 Hz’i farkediyorsanız bunu bir de 75 Hz’de deneyin. Kendim 75 Hz’e kadar farkedebiliyorum fakat 85 Hz ve üstünde artık sayfa sayfa geçişleri göremiyorum. Gözün bu hızı kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Gözleriyle sürekli detaylı ve hareketli şeyleri takip eden ve işi gereği yüksek dikkatle çalışan kişilerde daha hızlı göz refleksleri görülür.


Gözümüzün ışık algılayıcılarının bulunduğu retina, sinirsel yapıdan oluşan bir zardır. Retinadaki ışık algılayıcıları, sayısal kameraların algılayıcılarında olduğu gibi sayılabilir büyüklüklerdir. Hatta, retinanın çukur kısmında(fovea) bu algılayıcıların sayıları diğer bölgelere oranla daha fazladır ve retinanın üzerine düşen ışık beyine sıkıştırılarak iletilir. İşte bu nedenle gözümüz bazen bize oyun oynar ve şekilleri olmadığı gibi görürüz. Gözümüzdeki ışık algılayıcı hücre sayısı(ya da piksel deyin) belli bir kritik değerin üstünde olduğu sürece görme kalitesi etkilenmez. Çünkü görüntüyü beyin tamamlar. Hatta tek gözümüz olmasa bile görüntü çözünürlüğümüz azalmaz, yalnızca derinlik hissimiz bir miktar kaybolur. Retina “dekolmanı” olarak adlandırılan ve göz içindeki ışık hücrelerinin büyük kısmının harap olduğu durumlarda bile görüntünün bir kısmını eksik görmeyiz. Bunu şöyle benzetebiliriz: Elinizdeki kameranın merceğinin yarısını kapatıyorsunuz ama ekranda görüntüyü hala tam görüyorsunuz; çünkü kameranın işlemcisi eksik kısmı tamamlıyor.


Gözün görme kapasitesinin megapiksel olarak ifade edilebilmesi için, gözdeki reseptörleri piksel olarak düşünüp bir sahneyi beynin hangi detay seviyesinde oluşturabildiğini test etmek gerekir. İnsan gözü küçük bir organdır ve üzerine gelen ışığın çok az bir miktarı ile bütün herşeyi yapar. Fakat yüksek megapiksel kameraların mercekleri oldukça büyüktür ve buna bağlı olarak karanlık bir sahnede insan gözüne kıyasla çok daha fazla aydınlanmış alan görürler. Şunu net olarak söylemek mümkündür ki, eğer göz büyüklüğünde bir mercekle en yüksek megapiksel oranını alıp fotoğrafı çekip daha sonra insanın aynı manzaraya bakarak gördüklerini karşılaştırırsak eminim ki insan gözü daha fazla detayı algılayıp tanımlayabilecektir. Dijital makinenin çektiği fotoğraf ise, zoom yapılmadan insanın gördüğüne denk biçimde görüntülenip incelenirse çok daha az detay yakalayabildiği anlaşılacaktır.


Bu nedenle insan gözü yapay merceklerin görüntüsüyle kıyaslanamayacak kadar mükemmel yaratılmış bir organdır. Ama dijital bir veri olan megapiksel olarak ifade edilebilir. Bunun hesaplaması yukarıda bahsettiğim şartlar sağlanırsa, yaklaşık olarak bir değer ortaya koyularak gerçekleştirilebilir. Ama megapiksel teriminin aslında bir sahneden alınan görüntünün kaç piksel ile görüntülendiğini ifade eden bir kavramdan başka birşey olmadığını aklımızdan çıkarmamamız gerekir. Tabiki ne kadar fazla piksel olursa o kadar detaylı görünecektir fakat bunun insan gözüne denk gelen oranıyla kıyaslamak için, konuyu başlıca bir araştırma konusu olarak ele alıp laboratuvar şartlarında incelenmesi ve deneyler yapılması gerekir.



İnsan Gözü Kaç Megapikseldir?

8 Ocak 2014 Çarşamba

11 Dil Anlatım Dersi 1.Dönem 2.Yazılı Sorusu ve Cevapları 2013-2014

11 Dil Anlatım Dersi 1.Dönem 2.Yazılı Sorusu ve Cevapları 2013-2014


Örnek sorular:

11.Aşağıdaki cümlelerdeki anlatım bozukluklarının nedenlerini,cümlelerin altlarına yazınız.10 p)

a. Her gün saatlerce yüzerek zayıflamaya çalışıyordu

………………………………………………………..

b. Bu maçı kazanırsak gruptan mutlaka lider olarak çıkabiliriz

……………………………………………………

c. Ünlü romancımızı beşinci ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz

……………………………………………………

d. Onu elinde oynatıyordu

…………………………………………………..

e. Bu soruyu bırakın öğretmenler,öğrenciler bile çözemez

……………………………………………………………..


Şimdi İndir



11 Dil Anlatım Dersi 1.Dönem 2.Yazılı Sorusu ve Cevapları 2013-2014

12 sınıf matematik1.dönem genel tekrar sınavı

12 sınıf matematik1.dönem genel tekrar sınavı

örnek sorular:

10- (m12)6 =50 olduğuna göre m kaçtır?


A) 1 B) 2 C) 3 D) 4 E) 5


11- (24)6. (21)6 işleminin 6 tabanındaki değeri nedir?


A) 524 B) 534 C) 544 D) 554 E) 1004


Sınav sorularını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.


İçerik  saniye içerisinde gösterilecek



12 sınıf matematik1.dönem genel tekrar sınavı

2013-2014 8.Sınıf Matematik 1.Dönem 3.Sınav Soruları

2013-2014 8.sınıf matematik 1.dönem 3.sınav soruları


Örnek soru:


-Ahmet’in matematik notları:    50,60,70


Mehmet’in matematik notları:   40,60,80

İki öğrencinin notlarının standart sapmalarını bulunuz ve hangi öğrencinin notlarının daha tutarlı olduğuna karar veriniz.


Sınav sorularını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.


İçerik  saniye içerisinde gösterilecek



2013-2014 8.Sınıf Matematik 1.Dönem 3.Sınav Soruları

2013-2014 4.sınıflar sosyal bilgiler 1.dönem 3.sınavı

2013-2014 4.sınıflar sosyal bilgiler 1.dönem 3.sınavı.

Örnek sorular:


1)Ağaç ve taşların yosunlu tarafları …………………….………..……. gösterir.


2) Yer kabuğunun çeşitli nedenlerle bir süre sarsılmasına………………………….…….denir.


3)Beşeri unsurlara örnek olarak …………………….…………… verilebilir.


4)Karaların içine sokulmuş deniz parçasına …………………………………….. denir.


5) Yeme, içme, giyinme ve barınma …………………………………ihtiyaçlarımızdandır.


Sınav sorularını aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.


İçerik  saniye içerisinde gösterilecek



2013-2014 4.sınıflar sosyal bilgiler 1.dönem 3.sınavı