25 Mart 2013 Pazartesi

Burası Benim Perişanlığım

Burası benim güzel yüzlü baharım. Umutlarımın ve hayallerimin filizlendiği yer. Burası benim gençliğim. Emellerin ardına takılıp da gücümün tükendiği ve umutsuzluğun acı yüzüyle karşılaştığım yer.


Aşk olsun demekler aşk olmazmış, dolmazmış yüreklere anladım. Sevgi de yetmezmiş, anlamını kaybedermiş hayat, kaderle yüzleştiğinde.


Hayaller, dünya denen dişleri dökülmüş fahişenin cilveleriyle boğulup gidermiş de yine de ulaşılamazmış derin sevdaların huzuruna. Zor değil mi durup durup kabaran arzuları teskin etmek ya da yaprağını kaybetmiş çiçek gibi kalıvermek ortalıkta. İki fincan sade kahveye benziyor aşklar, hayaller, güzellikler sonra soğuyorlar gittikçe, anlamsızlaşıyorlar, acı vermeye başlıyorlar kalbimize buz gibi dayanılmaz tepinmelerle. Yumuşak bakışlı dost temennileri de faydasız.  Ağlıyor, susuyor, üşüyoruz buralarda. Burası bizim perişanlığımız ne çare! Kaderin vicdanına sürükleniyoruz sırasıyla… Karanlığa bürünüyor hayaller, tek tek yok oluyor, sonra dönmemecesine uçup gidiyorlar. Ardı sıra yaptığımız sisli bakışlar da umutsuz. İdealler hayatın içinde saklanıyor. En üstleri mesken tutmuşlar, kendileri buradalar ama görünmüyorlar kimseciklere. İç çekiyoruz derinden, anlatmaya başlıyorlar yukarılardan, kulaklarımız korkunç bir uğultu ile duyamaz oluyor. Başımızı kaldıramıyoruz esaretten. Sema… Semayı bir bulabilirsek kavuşacağız belki sevdaya ama açmıyor gökyüzünü kara bulutlar, görünmüyor yollar, bulunmuyor doğrular. Mütemadiyen üşüyoruz, hayatı anlıyoruz, üzülerek susuyoruz ve yine gülümseyerek bakıyoruz bu kirli, iğrenç dünyaya…


Sensizliğin kor ateşinde yandığım, yalnızlığın soğuk yüzüyle tanıştığım yer…


Hayallerin yitip gittiği, özlemlerin sancısını çektiğim yer; burası… BURASI BENİM GENÇLİĞİM…


Şeref KORKMAZ



Burası Benim Perişanlığım

0 yorum:

Yorum Gönder