23 Mart 2013 Cumartesi

Dil ve Kültür Düşmanlığı

Kültüre ve dile düşmanlık… Olur mu böyle bir şey? Evet böyle bir şey var ve çok saçma. Ama var ne yapalım? Kültürünü ve kültürün en önemli unsurlarından olan dilini sevmemek… Buda yetmiyormuş gibi onu yok etmeye çalışmak.


İşte bu bizim acı gerçeğimiz. Biz diyorum, belki hepimiz değiliz dilimize düşman olan ama onlar içimizden birileri ve biz onlara karşı çıkıp dilimizi korumadıkça biz de dilimize düşman olmuyor muyuz?


Dil bizim en büyük sorunlarımızdan biri. Bazen düşünüyorum da iyi ki AB’ye girmek için böyle bir sorunu halletmemiz istenmiyor bizden. Yoksa daha asırlar beklemek zorunda kaldırdık AB yolunda. Belki de iyi olurdu. İdam cezası gibi kaldırılması imkansız bir cezayı çok kısa bir sürede çıkardığımız bir kanunla kaldırdığımız gibi. Türk Dilini koruma kanunu da çok kısa bir sürede çıkarabilirdik. Bundan sonra da “Türkçe Off” gibi kitapları değil de “Türkçe inn” veya “Türkçe Ohh” gibi kitapları okurduk.


Böyle bir yazı yazma ihtiyacına beni sevk eden olay şu oldu: Geçen haftalarda Sami Paşazade Sezai Bey’in Sergüzeşt adlı kitabını okumak için kütüphaneye gittim. Kitabı elime aldım bir iki sayfa okudum ama sanki hiç bilmediğim bir dilde bir kitabı okuyormuşum gibi geldi bana. Hiç bir şey anlayamadım. En iyisi dedim bunun sadeleştirilmişini okuyayım. Sadeleştirilmiş baskısını aramak için kitabı kapatınca kitabın dışındaki beni çok şaşırtan şu yazıyı gördüm: “Sadeleştirilmiştir.” Hadi bakalım. Ağlasak mı, gülsek mi?


İşte biz kültürümüzün en önemli unsurlarından biri olan dilimize bu kadar yabancıyız. Yabancılaştık mı yoksa yabancılaştırıldık mı bilemem ama sadeleştirilmiş bir kitaptan ben edebiyat bölümü öğrencisi olmama rağmen bir şey anlayamadığıma göre diğer bölümlerdeki arkadaşlar nasıl anlayacak? Bunu merak ediyorum.


Durum bu kadar vahim iken sayın yazarlarımızın uzun hece düşmanlığı, Osmanlı Türkçesi’ne ait kelimelerle yaklaşımı, Milli Eğitim Bakanlığımızın Divan Edebiyatımıza karşı tavrı, bir yazarın dil konusunda yazdığı mükemmel denebilecek tarzdaki kitabına “İslamcı Türkçe” diye bir başlık atarak bir çuval inciri berbat etmesi beni düşündürüyor.


Uzun hece konusunda Merhum Nihad Sami Banarlı’nın “Türkçe’nin Sırları” adlı kitabındaki cümlelerini aynen naklediyorum:


“Uzun hece, sadece Arap veya Acem hecesi değildir. Eski Akdeniz medeniyetine mensup bütün milletlerin dilinde, İbrani’de, Yunanca’da, Latince’de v.b. uzun hece vardır.”


Sayın Banarlı Hocamız uzun heceyi sırf Arapça’daki med harfi gibi tasavvur edip de Arapça düşmanlığı ndan dolayı uzun heceye düşman olanların adeta kulaklarını çınlatıyor. Kulakları çınlatmaya devam edecek şu cümleleri de sıralıyor:


“Şu demek ki, uzun hece, bizim üzerinde imparatorluk kurduğumzu toprakların, yani dünkü ve bu günkü vatanımızın sesidir. Türk milleti bu sesi duymuş, sevmiş  ve beğenmiştir.”


Sanırım yukarıdaki sözler uzun hece düşmanları için kafi gelecektir.


Bizim dil kültürümüze yabancılaşmamız da etkili olan bir de lise döneminde okuduğumuz edebiyat ve Türk Dili derslerimiz var. Bu dersler liselerde hala devam ediyor, daha doğrusu ismi böyle olan bir ders var ama bu ders de öğrencinin beyninde ‘ edebiyat= failatün failatün failatün failün’ den başka bir şey fade etmiyor.


Türk dili dersine gelince Doğru Türk Dili öğrenciye anlatılıyor ama öğrenci bunu okulda değil dershanelerde öğreniyor. On bir yıl boyunca öğrenmediği ya da öğrenemediği Türk Dili’ni daha da önemlisi paralı… öğrenci arkadaşlarımız dile o kadar önem veriyorlar ki onu öğrenmek için milyarları harcıyorlar ama maalesef beyinlerini hareket geçirip de akıllarını başlarına getirecek çabayı harcamıyorlar.


Bir de dil kurumu sorunumuz var. Siz zannediyorsunuz ki iyi kötü, eğrisiyle doğrusuyla bir dil kurumumuz var. Yanılıyorsunuz arkadaşlar. Bizim iki tane dil kurumumuz var. Biri T.D.K diğeri ÖSYM.Dilimize o kadar önem veriyoruz ki bir dil kurumun az görüyoruz. Ama her ne hikmetse birinin tanıdığı kuralı diğeri tanımıyor.Özel bir dershanede Türkçe derslerine giren bir yazarımız dil konusunda yazdığı kitabında şöyle diyor: ” Oysa her kitapçıda ve çok uygun fiyatlarla satılan “yazım kılavuzları” var. (Yeni TDK’nınki hariç; o, hazırlayanların bile okuyamayacağı kadar kötü.)” şeklindeki cümleleri buna en güzel örnektir. Diyorum ki madem öyle, bir imla kılavuzu da ÖSYM çıkarsın bir de onu görelim.


Üniversitede aldığımız ilk Türk Dili dersini hatırlıyorum. Bu dersin bizim bölümdeki adı “Türkiye Türkçesi”. Bu derse giren hocamız bize ilk dersinde şöyle demişti “ÖSS için öğrendiğiniz, Türkçe’yi ve lisedeyken aldığınız basma kalıp bilgileri unutun. Keşke hiçbir şey bilmeden benim karşıma gelseydiniz.” İlk vizeden sonra hocamıza hak verdik. Ama ne yapalım hiçbir şey bilmeden de üniversite kazanılmaz. Biz öğrenciyiz anladık ki öğrenmek için unutmak da lazımmış. Üniversite birinci sınıfı unutmaya çalışmakla geçirdik. Bir nevi ikinci sınıfa hazırlık yaptık.


işte ben, o liseden ve bir, iki milyar lira vererek gittiğim dershanelerde aldığım Türkçe dersleriyle değil Sergüzeşt’i, Safahat’ı son bir yılda çıkmış kitapları dahi anayamam. Anlasam da yanlış anlarım. Yanlış bilgiyle doğru anlamam, imkansız zaten.


Bir de ” İslamcı Türkçe” diye bir başlık atmış Feyza Hanım. Dedim ya bir çuval inciri berbat etmiş. Ne demek ‘İslamcı Türkçe”? Güya Osmanlı Türkçesi’nde kullanılan her kelime bu gruba giriyormuş. Bu sözüyle Feyza Hanım Osmanlı devleti gibi 600 yıl ayakta kalan ve üç kıtaya hakim olan bir devleti ve o devlete yıllarca hizmet etmiş atalarımız da bu suç gibi gördüğü dil kullanıından dolayı suçluyor. İslamcı Türkçe’ymiş. Türk Dili’ni kullanan her dini kesim için böyle bir tabir kullanırsak, Türkçe’nin çeidini yüze çıkarırız. Hıristiyancı Türkçe, Gavurcu Türkçe, yok daha neler.


Bu mantık “Lisanımızı ARABİ kelimelerden ihraç edelim” mantığıdır. Mesela kelimesini Arapça diye onun yerine örneğin kelimesini getiren de yine bu mantıktır. Örneğine henüz alışmışken bir de onun yerine son zamanlarda “atıyorum”çıktı. Ne demekse… Atıyormuş, at kardeşim at, alışık zaten atan atana.


Feyza Öğretmenimiz yüz yıl sonra göz nuru dökerek ve her kelimesini özenle seçerek yazdığı ” Türkçe Off” adlı kitabının sadeleştirilmesini görseler üzülmezler miydi acaba?


Ömer YANMAZ


 


 



Dil ve Kültür Düşmanlığı

0 yorum:

Yorum Gönder